Bir film yapmanın ilk aşamalarından birisi hikayeyi nasıl anlatacağınıza karar vermenizdir.
Özellikle kendi hikayelerinin filmini çekecek yönetmenler için, hikayeyi nasıl anlatmayı tercih edecekleri önemli bir konudur.
Bir hikayeyi iyi anlatmak doğuştan gelen bir yetenek olabilir ancak iyi bir hikaye yazmak sonradan geliştirilebilir bir özelliktir.
Çoğu kaynakta hikayenin tanımıyla ilgili genel bir açıklama vardır. Bir hikaye, başı, ortası ve sonu olan bir takım olaylar dizisidir. Bir hikaye gelişme, süreçler ve yolculuklar hakkındadır.
İlk hikayeler, kamp ateşi etrafında anlatılan bir aslan avı hakkında uydurulmuş olabilir. Böyle bir hikaye bile yukarıda bahsettiğimiz üç bölümlü yapıya dönüştürülebilir: ava hazırlık, av, aslanın öldürüldüğü zirve noktası ve sonrasında yapılan kutlamalar. Bu hikayelerde bizim drama ile ilişkilendirdiğimiz öğeler barındır: çatışma, eylem, gerilim ve ivme.
Aslan avlama hikayesi anlatan atalarımız gibi biz de bir hikaye anlatırken doğrusal bir yapı kullanırız. “Sonra şöyle oldu, bende böyle dedim, sonra o da bu şekilde söyledi derken bende böyle yaptım,” deriz.
Ancak pek çoğumuz hayatlarımızı yaşarken kendimizi doğrusal olmayan yönlerde buluruz. Hayatımızın çoğu zamanı durağanlık dönemleri (hayaller, düşünceler, depresyonlarla başa çıkma çabası, para, başarı, okul, mutluluğu bulma arayışı gibi süreçleri) içerir.
Bu durumdan dolayı hikaye anlatımında kullandığımız bazı kalıplar vardır.
Yolculuk Hikayesi
Dramaların çoğu genellikle dışsal bir yolculuğu içeren yolculuk hikayeleridir.
Burada yolculuk olarak bahsi geçen durum karakterin mutlaka bir yere gitme durumu değildir.
Gerçekleşen bazı olaylar karakteri belirli olaylara sokar ve süreç içerisinde hikaye bu yoldan ilerleyip, karakteri de dönüştürür.
Olaylar hikayenin enerjisini sağlar ve hikayeyi ileriye taşır.
Bir hikayenin enerjisinin yüksek olması için olayların fazla dramatik nitelik taşıması gerekmez.
Ölmekte olan bir karakteri anlatan Er Ryan’ı Kurtarmak ve Yeşil Yol filmleri gelişmeyi ve çatışmayı yönlendiren temel insani meseleleri ele alır.
Olaylar büyük veya küçük olabilir ancak yolculuk hikayesi bu olaylara dayandırılır.
Betimleyici Hikayeler
Bu hikaye yapılarını kullanan filmler nadirdir. Hikaye olayların ilerleyişine odaklanmayı, bir durumu betimler.
Bize, “İşte böyle oluyor”u anlatır.
Bu yapıya örnek gösterilebilecek filmlerden biri, 1988’de En İyi Film ödülüne aday gösterilen Fransız yapımı “Elveda Çocuklar” olabilir.
İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın Fransa’yı işgal ettiği dönemde bir erkek çocuğu okula gönderilmiştir. Çocuk okulda kendini gizleyen bir Yahudi çocukla arkadaşlık kurar. Sonunda Yahudi çocuğun varlığı ortaya çıkar ve Almanlar tarafından götürülür.
Film bir durumu yansıtır. Böyle olmuştur. O dönemde Yahudi çocuklar bazen okullarda saklanırlar, bazende yakalanırlar.
Tekrara Dayalı Yapılar
Hayatlarımızda bazı yapılar tekrara dayalıdır. Hep aynı karaktere sahip insanlara aşık oluruz, hep aynı saçma işlerde çalışırız, kendimizi ilerletmek için kusurlarımızla sürekli mücadeleye gireriz -kilo vermek için diyete başlar sonra diyeti bozar sonra tekrar diyete başlarız, sigarayı bıraktıktan sonra tekrar sigaraya başlarız ve sonra tekrar bırakmaya çalışırız.
Buna kırık plak yapısı da diyebiliriz. Bu yapıda hayatımızda hep aynı noktalara saplanıp kalırız. İlerliyor gibi görünmeyiz.
Bu yapıyı “Bugün Aslında Dündü” filminde bulabiliriz. Tekrara dayalı yapı genel olarak dramatik değildir. Dolayısıyla sıkıcı olabilir. Ancak “Bugün Aslında Dündü” filmi izleyici tarafında başarılı olmuştur. Peki neden?
Bu filmde belirgin bir baş, orta ve son vardır. Ancak ortası kendini yedi defa tekrarlayıp bir baş, orta, orta, orta, orta, orta, orta, orta ve son durumu yaratır.
Hikayenin ortası olarak tekrarlayan her tekrarda biraz daha ilerleyerek hikaye aktarılır. Bu da seyircide ileriye doğru gidiyormuş gibi bir izlenim yaratır.
Eğer tekrar yapısını kullanacaksanız, seyircinin tekrarları izlerken sıkılmayacağı ve ileriye doğru gittiğini hissedeceği bir hareket olduğundan emin olun.
Paralel Yapılar
Çoğu filmde önemli olan bir ana hikaye ve onunla bağlantılı alt hikayeler vardır.
Bazı filmlerde ise hikaye akışlarını bölümlere ayırmak yerine paralel hikaye akışlarıyla yol alırlar.
Paralel yapılar alt olay örgüleri değildir. Alt olay örgüleri ana hikayeye hizmet eder. Paralel yapılarda her hikaye eşit öneme sahiptir. Bu hikayeler filmin başında veya sonunda birleşmesine rağmen, her hikayenin kendi yapısı ve hareketi vardır.
Bu yapıya örnek olarak “Doğruyu Seç” filmi gösterilebilir. Film, bütün karakterlerinin sıcak bir günde geçen, ara ara birbirleri ile kesişen hikayelerini gösterir; filmin doruk sahnesinde ise hepsinin birbirleri ile kesiştiği görülür.
Sarmal Yapı
Sarmal, karakterlerin dönüşümünü göstermekte çok başarılı bir yapıdır.
Sarmal kalıplarını “Sıradan İnsanlar”, “Dalgaların Prensi” ve “Sevgili” filmlerinde görebiliriz. Bunlar geçmişten bir olayı hatırlamak, onunla yüzleşmek ve sonra da çözmekle ilgili psikolojik hikayelerdir.
Bu hikayelerde bir karakter geriye doğru dönüşlerle travmatik bir olayı yeniden yaşar, fakat olayı hatırladığı her seferinde daha fazlasını hazırlayıp, çözüme daha yaklaşabilir.
Sarmal bir olay örgüsü bize aynı olayı farklı açılardan gösterir.
Çözümü Zor Esrarengiz Yapı
Bu yapıda film biçiminin bir modern sunumu, bir dedektifin sorgulandığı bir failin bakış açısından anlatılarak, bir soygun hikayesinin birleştirildiği “Olağan Şüpheliler” filmidir.
Biz geriye dönüşün asıl hikaye olduğunu sanırız, oysa filmin sonunda olayların hiç de göründüğü gibi gerçekleşmediğini fark ederiz.
Eğer böyle bir yapıya başvurduysanız, birinin aniden gerçeği anlattığı şekilde açık bir son durumuna kapılmamanız konusunda dikkatli davranmalısınız.
İpuçlarını filmin tamamına ustalıkla yaymalı ve üçüncü aşamada karakterin (veya seyircinin) anlayacağı şekilde ifşa yoluna gidilmelidir.
Ters Yapı
Bazı filmlerin yapısı, bütün filmin bir geriye dönüş olması şeklinde tasarlanması şeklindedir. Şimdiki zamanda başlar ve geçmişteki kilit bir olaya doğru gider.
Bunu Christopher Nolan’ın yazdığı “Akıl Defteri” filminde görebiliriz. Akıl Defteri filmi çoğu 3-4 dakika süren 25 sekanstan oluşmuştur. Filmin doruk noktasını barındıran son kısım 14 dakika uzunluğundadır. Film, karısı öldürülen bir adamın birkaç an dışında bir şey hatırlamadığı ve kendine notlar yazıp fotoğraflar çekerek olayları hatırlamaya çalışan bir adamın hikayesidir.
Film, ileri geri hareket eder ve bizi hikayeye bağlı tutar.
Ters yapı kullanan filmler seyircinin aklını karıştırabileceğinden, bu yapıyı kullanırken dikkati dağıtmayacak yollar bulmak gerekir.
Kaynak: Advanced Story Techniques with Linda Seger